Ana içeriğe atla

Kitap Eleştirisi : Son Kuşlar || Sait Faik ABASIYANIK

Herkese merhaba! Ne zamandan beri aklımda olan bir şeyi yapmaya karar verdim. Bu blogta her türlü şeyi sizlerle paylaşmak istiyordum. Artık okuduğum kitapların eleştirilerini de yazacağım buraya.
Eleştirisini yapacağım kitap Son Kuşlar. Kitap kısa hikayelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Birbirinden mükemmel hepsi, gerçekten çok sevdim. Betimlemelere de bol bol yer vermiş yazar, en sevdiğim! Gerçekten okurken gülümsemeden edemedim. Eğer kafa dağıtmak isteyeceğiniz bir kitap arıyorsanız, Son Kuşlar'ı öneririm.
"Bir insan yüzüne doğuştan gelip oturmuş gülüş, düşünüş gibi şeylerin hiç uçmaması lazım. Uçtu muydu, sanki kişi ölmüştür. Yalnız ölünün yüzünde mana yoktur." - Bulamayan hikayesinden.
"Felaketlerin en büyüğü akıldır. Onu yarım yamalak bile olsa, bulduktan sonra kaybetmek, ölümlerin içinde en dehşetlisidir." - Bulamayan hikayesinden.
"İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yok. Her şey onun sayesinde, onunla güzel. Bu dakikada, bugünün güzelliği, gökte ay, uzakta güneşin bir billur bahçe gibi pırıltısı; hiçbir şey değil... Bütün bunlar kötü resimler gibi..." - Kendi Kendime hikayesinden.
"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım." - Haritada Bir Nokta hikayesinden.
"Her şeyin fakir elbiseleri gibi lime lime, nem almış sıvalar gibi parça parça döküldüğü zaman, yalnız sen varsın insan. Yalnız sen varsın. Yalnızlığımın, ihtiyarlığımın, sevimliliğimin, egoizmimin ortasında daha dün şehvetle sarıldığım, kokusundan hazzettiğim; yıldızları, yandan çarklıyı, derin suları, heykelleri, gotik binaları, ağaçlık tenha yolları, pek sevdiğim yeşil yeşil, kırmızı kırmızı, turuncu turuncu yanan işaret fenerlerini geride bırakıp, sana, yalnız sana aşığım." - Yandan Çarklı hikayesinden.
"Kırlangıcın yuvasındaki kadını, böylece anlattığıma bakıp da, sakın aklınıza kırlangıcın eşinden söz açtığım gelmesin. Kırlangıç yuvasındaki kadın kuş değildir. İn cin değildir. Beni Âdemdir.
Olur mu öyle şey? Olsun olmasın. Oturup dedikodular, olmamış şeyler, olup da kimsenin takmadığı hikayeler, düzeltemeyeceğim işler, daha doğrusu, ne aynada, ne fotoğrafta kendi kendimi göremediğim halde, başkalarını değil anlamak, görürmüşüm gibi onlara dair sözler söylemek, içim çekmiyor bugün.
İstersem kırlangıç yuvasına bir kadın oturtur, saçlarını taratırım. İstersem kırlangıç yuvasına ateşböceğinden bir avize takarım, istersem kırlangıçla yuvasındaki kadına, sanki günahmış gibi, günah işletirim bu ışığın altında. Derim ki, bir kırlangıç, bütün bir yaz ayı boyunca tam iki milyara yakın kumuç, tatarcık, sinek avlar. Ne dersem derim. Kimsecikler karışmaz. Birçokları sevinirler de, insanoğlunun insanoğluna yaptıklarını görüp de anlatmadığıma... Ne yapayım, benim zanaatım da bu, yazı yazmak. Yazı yazıp ekmek yemek. Yazmak demek, aklıma ne gelirse kâğıda geçirmek değil elbet. Ama ben aklıma ne ne eserse yazan cinsindenim, ne yapayım? Bu zanaat da pek geçmiyor. Doyurmuyor. Ama bir defa tutulmuşuz. Kızıyoruz. Birbirimize giriyoruz. Yine de insanoğlundan söz açmaya uğraşıyoruz. Onu eğlendirmek ister kimimiz, kimimiz güldürmek; kimimiz becerir, kimimiz beceremeyiz. Zanaatımızı ötekilerden üstün görürüz.Bugünlerde ne kadar yazı okudumsa, hepsinde bir dedikoduculuk, bir anlayışsızlık, bir göremeyiş, bir özenti havası vardı." - Kırlangıç Yuvasındaki Kadın hikayesinden.
"Pişmanlığın tadı da başkadır. Ah küsüşüne, küstürdüğüme pişman olabileceğim bir arkadaşım olsa da gidip ayaklarına kapansam!... Çocuklar gibi "Yalvarma!" dese de yine konuşmasa. O güzel pişmanlık hissi çocuklukta kaldı. Şimdi nerede? Ara ki bulasın. Sonuna kadar küsüp yeni dostluklar kuracağız. Bu iş sonuna kadar böyle gidecek. Kim bilir belki de bu böyle olduğu için, tecessüsümüz hiç eksilmeden yeniden yeniye doğduğu için yaşamak insanlarla beraber güzel değilse bile çekici (cazip manasına) bir şeydir." - Dondurmacının Çırağı hikayesinden.
"Kendi kendimizi korumak için yapacağımız her çalışma, düşman elindeki hazır ve tecrübe edilmiş silahlara karşı saf bir oyuncaktan başka bir şey olamaz." - Dondurmacının Çırağı hikayesinden.
"Ben kitabımı ona yazarken o da bana "Son Kuşlar"ı imzalıyordu. Birbirimizin yazdığından tamamıyla habersizdik. Açıp baktığımız zaman ikimiz de bir ağızdan bağırdık:
- Mercan Usta!
Aynı şeyi yazmıştık. Canım Sait! Hayatımda en çok iftihar edeceğim birisi de bu olacak: Okuduğum yazıların en güzellerinden birisinin kapı komşusu olmak." - Sait'ten Hatıralar bölümünden.

                                                                                            
                                                                                       

*Videodaki Mahalle Kavgası, Mahalle Kahvesi aslında. Yanlış yazılmış.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Dost Kazığı Deneyimim

Bugün sizlere daha özel bir şey anlatmak istedim. Hep genel konuşmak biraz sıkar diye düşündüm. Ben ilk dost kazığımı 8.sınıfın yaz tatilinde, yani liseye yeni geçtiğim dönemde yaşadım. Bir kız vardı. Onu çok sevdim, böyle her şeyinde yanında oldum falan. Omzumda ağladı, gözlerinin içine baktığımda gülümsediğimi hissettim. Kendi ağzıyla diyordu, "Her kötü anımda yanımda" diye. Sonra ne mi oldu? Mesajlarıma cevap vermedi. Attım, attım, attım yine aynı şey oldu. Sonra canıma tak etti ve neden mesajlarıma cevap vermediğini sordum. Aldığım cevap o kadar yaralayıcı bir etkideydi ki, hâlâ unutamıyorum. "Çünkü senden soğudum." Ben o gün öğrendim ki, kimse için değmiyor. Gerçekten berbat bir dönem geçirdim. Liseye kimse güvenemeyeceğimi anlayarak başladım ve hâlâ güvendiğim bir arkadaşım yok. Atlatamadım, bu deneyim nedense atlatılacak kadar hafif gelmedi bana. Sonra ne mi oldu? Yolda karşılaştık. Yanımdan geçerken bana "Merhaba" dedi. Ben hiç umursamadım. Ç

Liseye Yeni Geçenler İçin || İlk Lisem ve Lise İçin Tavsiyeler

Öncelikle hepinize merhaba. Biliyorsunuz, okulun açılmasına az kaldı. Ben de TEOG'tan çıkıp liseye yeni geçen arkadaşlarımız için bir yazı yazmak istedim. Öncelikle size ilk lisemi anlatacağım. TEOG'a çok fazla çalışmıştım ve istediğim liseyi kazanacağıma emindim. Sınavıma girdim, sonuçlar çıkana kadar büyük bir heyecanla bekledim. Oops! İstediğim liseyi 5 puanla (evet çok da az değil biliyorum) kaçırmıştım. O günden beri hayatım başıma yıkılmıştı ve ben, ailemin bana zorla yazdırdığı o liseye gitmek zorunda kalmıştım. Kazandığım liseden nefret ediyordum. Çünkü ablam da o liseye gitmişti ve oradaki ortamı az çok biliyordum. Ayrıca aklım da istediğim lisede kalmıştı. Bundan dolayı ilk yıl yapmamam gereken şeyi yapıp, çalışmadım. Üstelik çocukluğumdan beri hayalim hukuk okumak olduğu hâlde. Benim için istediğim lise daha önemli görünüyordu. Birkaç arkadaşım olmuştu işte, sınıftakilerle gayet iyiydim. Bazı öğretmenlerle de iyi geçiniyordum fakat derslerim berbattı. Şimdi ise ist